Haber

En büyük barondu: ‘Hayırseverliği’ sayesinde mallarına el kondu

İSTANBUL – Yalnızca Türkiye’nin değil Avrupa çapında en büyük uyuşturucu kaçakçılarından birinin hapishanede doğal yollarla hayatını kaybetmesi ender görülen bir olaydır. Yol arkadaşlarının “ağa”, “ağabey” dediği İspanya’da ise bir aziz adı olan “Fermin” diye hitap edilen Urfi Çetinkaya geçirdiği kalp krizi nedeniyle İzmir Menemen R Tipi Cezaevi’nde 75 yaşında öldü. İspanya’dan, Afganistan’a, Türkiye’ye kadar uzanan eroin hattının en önemli oyuncularından biriydi. Konunun bazı uzmanlarına göreyse en büyüğüydü. ‘Türk Escobar’ı lakabını kolay edinmemişti.

Son olarak 12 Nisan 2023’te Sarıyer’deki villasında yakalanmıştı. Hakkında 24 yıl kesinleşmiş hapis cezası vardı ve seçimlerden hemen önce, genel af ihtimalinin konuşulduğu dönemde gözaltına alınması, ‘bilerek mi yakalandı?’ kuşkusuna neden olmuştu.

İŞÇİSİ OLDUĞU FABRİKANIN ORTAĞI OLDU

1949 doğumlu Urfi Çetinkaya memleketi Malatya Pötürge’den 1962 yılında İstanbul’a gelmiş ve bir lastik fabrikasında işe başlamıştı. Onun ticari yeteneğini üç yıl içinde fabrikanın yüzde 15 hissesine sahip olmasından anlıyoruz. Kapalı devre yaşayan o dönemin Türkiye ekonomisinde her türlü eşyanın kaçakçılığı yapılıyordu. 1976 yılında sigara kaçakçılığı nedeniyle gözaltına alındı. Kaçakçılıkta kullandığı bazı tırlar yakalanmış ancak kendisi ciddi soruşturmalara uğramamıştı.

Bunun sırrını daha sonra uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle yargılandığı dosyalarda çıkan bilgilerden anlıyoruz. Hemen her dosyasında emniyet bürokrasisinin içinden aldığı bilgiler yer almıştı. Polisleri, bürokratları maaşa bağlamış, her zaman bürokrasiye yakın olmaya çalışmıştı. 80 öncesinde kaçakçılıkta kullandığı tırının şoförü, verdiği ifadesinde her ile girişlerinde o ilin polislerinin kendisini karşıladığını ve escortluk görevi yaptığını aktarıyordu.

Yaşamı boyunca karıştığı uyuşturucu ticaretindeki faaliyetleri bu yazının boyutlarını aşar. Ama onun yaşamından aktaracağımız bazı kesitler dünya uyuşturucu ticaretindeki önemini gösterir nitelikte.

1980’LERE KADAR YAKALANMADI

Çetinkaya, 1980 yılına kadar önemli bir operasyona konu olmamıştı. Ancak 12 Eylül askeri darbesinden sonra Türk mafyasının en önemli liderlerine karşı yapılan ünlü babalar operasyonunda gözaltına alınmıştı. Uzun süre tutuklu kalmıştı. Kendisi daha sonra, hapse girmeden önce kaçakçılıktan kazandığı 25 milyon dolarını bir tefeciye emanet ettiğini ve dışarı çıktığında işletilen bu parasının 60 milyon dolara çıktığını söylemişti.

Kolombiyalı ünlü uyuşturucu kaçakçısı Escobar gibi sigaradan, çeşitli madenlere kadar bir dizi malın kaçakçılığını yaptıktan sonra daha karlı gördüğü bir alana yöneldi. Afganistan’dan Avrupaya büyük bir uyuşturucu ağı kurulmuştu ve Türkiye de bu ağın en önemli geçiş güzergahında yer alıyordu.

Kaçakçılık döneminde kurduğu bağlantılar, kısa süre içerisinde bu güzergâhın en önemli oyuncusu olmasını sağladı. 1988 yılında İstanbul’da kendisine karşı yapılan bir operasyonda kaçmaya çalışmış polisin açtığı ateşle ağır yaralanmıştı. Bu nedenle felç oldu. Ama tekerlekli sandalyeye mahkum olması onu durdurmadı.

İSPANYA YER ALTI DÜNYASININ HAKİMİ OLDU

İspanya’ya sağlık sorunları nedeniyle gittiğin söylüyordu. Ama 1991 yılında İspanya Madrid’de uyuşturucu kaçakçılığı nedeniyle tutuklandı. O yıllarda İspanya ile Türkiye arasında uyuşturucu trafiği olduğuna ilişkin güçlü işaretler otaya çıkmıştı. Türk sinemasının o dönem en ünlü jönlerinden Kenan Kalav dahi İspanya’da iki kilonun üzerinde eroinle yakalanmış, bu ülkede altı yıla yakın tutuklu kalmıştı.

Ama Urfi Çetinkaya çok daha büyük operasyonlar yürütüyordu. Ne Türkiye’de ne de İspanyada hapiste olması onu durdurdu. 1995 yılına kadar İspanya’da tutuklu kalmış, dava uzun sürdüğü için kefaletle serbest kalmıştı. Fakat güvenlik güçleri, 1993’te, halen hapiste olduğu yıllarda Madrid’de bir karavana yapılan baskında renkli kurdelelere bağlanan paketlerde bulunan 108 kilo eroinin sahibinin o olduğunu düşünüyordu.

Polis yakaladığı paketlerde Urfi Çetinkaya’nın ‘mizah anlayışını’ gösteren bir not bulmuştu. Kartelalarda “Bu sağlık için iyidir, Baltasar Garzon” yazıyordu. Baltasar Garzon, Avrupa’da Türk uyuşturucu mafyasına karşı ilk büyük davayı açan savcıydı. Çetinkaya bir röportajında İspanya’da kraldan daha çok tanındığını söylüyordu.

İsminin karıştığı uyuşturucu operasyonlarında yakalanan miktarlar artık kilolardan tonlara çıkmaya başlamıştı. Avrupa ülkeleri ile ortak yapılan bir operasyonla Mersin’de 1999 yılında 22 ton esrar ve 683 kilo baz mUrfinin sahibi olduğu gerekçesiyle gözaltına alında ama serbest bırakıldı.

UYUŞTURUCUDAN İKİ MİLYAR DOLAR KAZANDI

2000 yılında ise çok büyük bir operasyonun daha hedefi daha oldu. Polis belki de Çetinkaya’nın İspanya yıllarına atıfla operasyona “Matador” ismini vermişti. Hedef tamamen Urfi Çetinkaya idi. 10 yıl boyunca en az 10 ton eroini Avrupa’ya gönderdiği düşünülüyordu. Tahmini geliri ise iki milyar doların üzerindeydi.

Ama asıl başarısını elde ettiği geliri saklamada göstermişti. Üzerine kayıtlı tek bir mal varlığı yoktu. Ama TEM şirketler grubunun ona ait olduğu biliniyordu. TEM döviz bürosu ile haftada iki milyon dolara yakın parayı akladığı tespit edilmişti. Madencilikten, turizme, çeşitli alanlarda faaliyet gösteren bu şirketler yakınlarının üzerine kayıt edilmişti.

Bu aşamada yaptığı bir küçük hata ilerde mal varlığına el konulmasına yol açacaktı.

2001 yılında ona karşı yapılan bir operasyonda ortaya çıkan bilgiler uyuşturucu ticaretinin nasıl bir sanayi kolu olduğunu göstermesi açısından çarpıcıydı. Operasyonda Gözde Kimya şirketinin İngiliz vatandaşı sahibi Abolghassem Cyrus Chomchey’in Urfi Çetinkaya’nın adamı olduğu tespit edilmişti. Sakarya, Düzce, Kocaeli, İstanbul gibi şehirlerde yapılan baskınlarda çeşitli miktarlarda uyuşturucu yakalanmış ama Sakarya Hendek’teki bir köyde ise tek partide 7.5 tona yakın baz morfin bulunmuştu. Çok büyük bir miktardı. Savcılık iddianamasine göre Taliban’ın stoklarındaki afyon, Urfi Çetinkayaya aktarılıyordu. Bunun için Pakistan’da laboratuvarlar kurulmuştu ve üretilen eroin Avrupa’ya ihraç ediliyordu. Üstelik eroin yapımında kullanılan asit anhidriti elde etmek için bir kimya şirketi dahi kurulmuştu.

EMNİYET VE İSTİHARATTA KÖSTEBEKLERİ VARDI

Savcılık Çetinkaya’nın emniyet, istihbarat gibi kurumlarda köstebekleri olduğunu aktarıyordu. Bu sayede birçok operasyonu önceden haber aldığı için kurtulmayı başarmıştı.

Matador operasyonunda tutuklanan Urfi Çetinkaya 2003 yılında sağlık sorunları gerekçesiyle tahliye olmayı başardı. Yardımcısı olduğu bilinen Cemal Nayır üzerinden elde edilen bilgiler sayesinde polislerin Nayır’ın otellerinde ağırılandıkları ve para aldıkları tespit edilmişti. Urfi Çetinkaya’ya bilgi aktardığından şüphelenilen polislerden biri Narkotik Şube Müdür Yardımcısı Hüdai Sayın diğeri ise Başkomiser Mehmet Hanlıoğluydu. Bu iki kişinin bulundukları makam ve rütbeler, Çetinkaya’nın nasıl büyük bir ilişki ağına sahip olduğunu gösteriyor.

2003 yılında bir operasyon daha yapıldı, ve çeşitli eroin laboratuvarları açığa çıktı. Operasyonda Çetinkaya’nın sağ kolu olarak bilinen Cemal Nayır’ın serbest kalması Çetinkaya’da onun polise çalıştığı şüphesini doğurdu. Bu nedenle Nayır ile araları açıldı.

ZİNDAŞTİ İLE ORTAKTI

Bu operasyonda sahte kimlikle yakalanan bir diğer isim ilerde Türkiye gündemini uzun süre meşgul edecekti. İranlı Naci Şerifi Zindaşti operasyonda ele geçirilen miktarın kayıtlara yanlış yazıldığını Nayır’ın jandama subaylarına rüşvet vererek bir kısım malını kurtardığını iddia edecekti.

Cemal Nayır muhbirlik iddiasını reddetmiş Çetinkaya’nın kendisini öldürtmek istediğini ileri sürmüştü. Zırhlı aracı 2004 yılında tarandı, yaralı olarak kurtuldu ama o da yaralarından dolayı eski patronu gibi felç kaldı.

Çetinkaya bu olaylardan sonrada çeşitli operasyonlarda yargılandı. 2007 yılında 24 yıl hapis cezası aldı. Fakat bu karar da “huzurda alınmayan gizli tanık beyanı” gerekçe gösterilerek bozuldu. Adana Ağır Ceza Mahkemesi’nde 20 ton uyuşturucu madde yakalanmasıyla ilgili bir davada 2007’de 15 yıl ceza aldı. Ama uzun tutukluluk nedeniyle 2012 yılında tahliye edildi.

2013 yılında ise bir başka davadan yine hapis cezası aldı. Bu ceza da Yargıtay’da bozuldu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz ettiği karar 2017’de onandı. Arandığında dışardaydı ve 6 yıl boyunca yakalanmamayı başardı.

2023 yılında Sarıyer’de içinde neredeyse tam teşekküllü bir hastane bulunan villasında yakalandığında bu durum oldukça şüpheli bulundu. AK Parti ile MHP arasındaki pazarlıklarda cezaevindekilere af konusunun da konuşulduğu ileri sürülüyordu. Olası bir aftan yararlanmak için kendisini yakalattığı iddia edildi.

‘HAYIR İŞLERİ’ SAYESİNDE MALLARINA EL KONABİLDİ

Bu arada bütün bu uyuşturucu kaçakçılığının yaptığı dönemde kendini ‘hayır’ işlerine de adamıştı. Bir jandarma karakolu, yedi okul, bir sağlık ocağı yaptırmış ve bağışlamıştı. Üstelik okullara kendi ismi verilmişti. Bir uyuşturucu kaçakçısının isminin okul tabelalarında yer alması uzun süre tepki çekti. Ama yine bu hayır işi onun malvarlığının önemli kısmını kaybetmesine yol açtı.

1930’larınn Amerikalı gangsteri Al Capone suçları nedeniyle değil, vergi kaçırdığı tespit edilince hapse atılabilmişti. Urfi Çetinkaya’da şirketlerini küçük bir hata nedeniyle kaybetti. Bağış yaptığı bu okulları Milli Eğitim Bakanlığı’na devrederken sözde hiçbir ilişkisinin olmadığı TEM şirketler grubu adına imzayı kendisi atmıştı. Savcılık bu imzanın TEM şirketler grubunun gerçek sahibinin o olduğunu gösterdiğini iddia ederek dava açtı. Mahkeme bu kanıtı kabul etti ve inşaat, döviz, turizm, madencilik gibi alanlarda faaliyet gösteren bu şirketlere el konuldu.

OĞLU DA TUTUKLANDI

Ancak hala önemli miktarda mal varlığı bulunuyordu. Polis, Çetinkaya’nın cezaevinden hala örgütünü yönettiğini düşünüyordu. Bu nedene Şubat 2024 tarihinde İstanbul Maden İhracatçıları Birliği Başkanlığı’nı yürüten oğlu Rüstem Çetinkaya’ya yönelik bir operasyon yaptı. Emniyet Almanya, Bulgaristan, İspanya, Moritanya, Portekiz ve Yunanistan’da ele geçirilen 13 ton ile Türkiye’de ele geçirilen 24 ton uyuşturucunun Çetinkaya’ya ait olduğunu iddia ediyordu. Oğlu Rüstem Çetinkaya başta olmak üzere birçok kişi tutuklandı, toplam değeri iki milyarı bulan altın döviz ve değerli çeşitli eşyaya el konuldu.

İzmir Menemen R Tipi Cezaevi’nde cezaevinde bulunan Urfi Çetinkaya’nın kalp krizinden ölmesiyle birlikte yarım asırdır kaçakçılık faaliyetinde bulunan önemli bir isim sahneden çekildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu